Fotoğraf Makinesine Dönüşen Camera Obscura-II

Kaldığımız yerden devam,

Görüntüleri kimyasal maddelerle sabitleme fikri Fransız baloncu, profesör ve mucit Jacques Charles’a aitti ama maalesef o bu süreci belgeleyemeden öldü. Neyse ki bu fikrin ona ait olduğunu açıklayan önemli bir şahidi vardı; François Arago…

Camera obscura gelişimine kimya ile katkıda bulunan ilk kadınlardan, kataliz kavramını icat eden ve ‘Işık etkisi’ altında ‘foto kimyasalı ‘nı azaltma’ yı keşfeden İskoçyalı bir kadın kimyager Elizabeth Fulhameçalışmaları ile 1810 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde büyük beğeni topladı ve Philadelphia Kimya Derneği’nin fahri üyesi oldu. Thomas P. Smith çalışmalarını tebrik ederken şöyle diyordu;

“Bayan Fulhame kimyaya o kadar cesur iddialarla katkıda bulundu ki cinsiyetinin bu bilime katılmasının ayrıcalığını artık inkar edemeyiz.”

Bayan Fulhame’nin çalışması, ışığın etkisi altında ağır metallerle bir bez parçasını lekelemenin yolunu bulmakla ilgiliydi. İlk defa bir kadın bu topluluğa kabul ediliyor ve bu olay belki de toplumsal cinsiyet eşitliği adına da ilk adımlardan biri olmaktaydı.

Nicéphore Niépce 1816 da küçük bir camera obscura ile, gümüş klorür ile kaplanmış kağıda görüntülerin fotoğrafını çekmeyi başardı ancak bu deneylerinde kağıdın tamamen koyulaşmasını önlemenin bir yolunu bulamadı.

1819 da Sir John Frederick William Herschel sodyum tiyosülfatın gümüş halojenürlerin bir çözücüsü olduğunu keşfetti ve Talbot ve Daguerre’ye bu “soda hiposülfitinin” (“hipo”) fotoğraf sabitleyici olarak “fotoğrafları düzeltmek” için kullanılabileceğini keşfettiğini bildirdi. Herschel 1839 da deneysel olarak uygulayarak onları kalıcı hale getirecektir.

Niépce, 1822’de kelimenin tam anlamıyla “güneş çekimi” anlamına gelen helyograf (Heliographie) olarak adlandırdığı bir yöntem geliştirdi. Dünyanın ilk kalıcı fotoğraf görüntüsü olduğuna inanılan Papa Pius VII gravürünün temasa maruz kalan bir kopyasını yaratmak için bu süreci kullandı, ancak daha sonra ondan baskı yapmaya çalıştığında görüntü yok oldu.

“Le Gras’ta Pencereden Bakış”

1826’da Judea’nın bitümüyle (suya dayanıklı bir asfalt malzemesi) duyarlı hale getirilmiş bir kalay plakası kullanan Niépce, kalıcı olarak sabitlenen ilk görüntünün üreticisi olarak tarihe geçti. Görüntü Niépce ‘nin helyograf dediği yöntem ile, sekiz saatte (kimi kaynaklar bir iki gün diyor) bir camera obscurada yapıldı. “Le Gras’ta Pencereden Bakış” olarak bilinen fotoğraf 8” x 6.5″ boyutunda ve günümüzde Gernsheim Koleksiyonunun bir parçasıdır.

1829’da ressam ve girişimci Louis-Jacques-Mandé Daguerre ve Niépce, Heliography ve Daguerreotypes* üzerinde karşılıklı çalışmak ve “buluşlarından çok para kazanmak” için on yıllığına anlaşma imzaladılar. 1833’te Niépce’nin aniden ölümünden sonra Daguerre dikkatini gümüş tuzlarının ışığa duyarlı özelliğine yoğunlaştırdı. Daguerre çok daha kısa bir pozlama ile yaratılan görünmez derecede soluk bir “gizli görüntü”yü (latent image) geliştirdiği önemli kimyasal keşfi ile cıva buharı kullanarak görünür hale getirmiştir.

Daguerre’nin “gizli görüntü” yü keşfettiği yıllarda, bir İngiliz bilim adamı ve mucit William Henry Fox Talbot, yeni evlendiği eşi ile İtalya’daki Como Gölü’nü ziyaret ederken, ‘camera lucida’ kullanarak yaptığı manzara çizimlerini gördüğü kalitede olması gerektiğini düşünürken, çizimleri otomatik olarak ışığa duyarlı bir kağıda yapacak yeni bir makine hayal etti. Daguerre ve Niépce’nin çalışmaları ve elde ettikleri sonuçlardan habersiz olarak, 1830’larda gümüş klorür ile emprenye edilmiş bir “hassas kağıt” üreten Talbot, bu keşfi botanik örneklerin kesin izlerini yapmak için kullandı. Hassas bir kağıda preslenmiş bir yaprak veya bitki yerleştirdi, bir camla kapladı ve güneşe koydu. Işık nerede olursa olsun, kağıt karardı, ancak bitki ışığı bloke ettiği her yerde beyaz kaldı. Yeni keşfini “fotojenik çizim sanatı” olarak adlandırdı.

1835 yazında küçük kamera görüntülerini yakalamayı başarmıştı. Bunu 1839’a kadar açıklamayan Talbot, Daguerre’nin ‘dagerotipi’ icat ettiğini açıklamasından hemen sonra, deneylerine dayanarak buluşu ondan daha önce yaptığını ileri sürdü. 1839 ocak ayında Kraliyet Kurumunun bir toplantısında birkaç kağıt fotoğraf sergiledi, birkaç hafta sonra da yöntem hakkında eksiksiz detaylar verdi. Birkaç ay içinde fark edildi ki Daguerre’nin yöntemi ile Talbot’un yöntemleri çok farklıydı.

Daguerre 1837 yılında daha kısa sürede pozlama ile elde edilen görünmez derecede soluk görüntüyü, kimyasal olarak çok daha iyi bir görüntü kalitesinde elde etmeyi başarmıştı. İçinde insan görüntüsü olan ilk fotoğraf da (1839) Dagerreotypes* ile çekilmiştir. Sokağın kalabalık olmasına rağmen çekim süresi 10 dakikanın üzerinde olduğundan, sadece ayakkabısını boyatan adam görünmektedir.

*(Daguerrotypes olarak adlandırılan yöntem yüzeyde, buhara maruz bırakılan ince gümüş iyodür kaplı bir bakır plakanın, camera obscurada ışığa maruz bırakılmasıdır)

O yıllarda toplumun farklı kesimlerinde ressamlara portre yaptırmak gelenek haline gelmişti. Sanayi Devrimi ile kalabalıklaşan şehirde, çok zaman gerektiren ve pahalı bir yöntem olan portre talebi, resim yerine ağırlıklı olarak o günün polaroid filmi sayabileceğimiz dagerotip ile karşılandı. Abraham Lincoln’ün 1846’da ABD Kongre Üyesi seçildiğinde, doğrulanmış ilk görüntüsü bir dagerotip idi.

Buluşunu kabul ettirmek için zorluklar yaşayan Daguerre için, arkadaşı Paris Rasathanesi müdürü François Arago’nun 1839’da Fransız Bilimler Akademisi’nde bir konuşma yapması gerekti. Daguerre’nin stüdyosundaki örnekleri inceleyenler görüntüleri heyecanla övdüler ve dagerotip haberleri hızla yayıldı. Sonrasında Fransız hükümeti bu buluşu satin aldı. Bu sayede hem Daguerre hem de Niépce’nin varisi, oğlu Isidore Niepce ömür boyu aylık gelir elde ettiler.

1840’ın sonlarında, Talbot -1839’da tanıtılan dagerotip sürecinin öncülüğünü yaptığı- farklı bir geliştirme süreci üzerinde çalıştı. Özne parlak güneş ışığındaysa gizli görüntünün bir iki dakika içinde kamerada üretilmesi gerekiyordu. Gün ışığına maruz kalmaktan korunan kağıt daha sonra kameradan çıkarıldı ve gizli görüntü kimyasal olarak tamamen görünür bir görüntüye dönüştü. Bu büyük gelişme 1841’de halka ve “calotype” veya “talbotype“ süreci olarak tanıtıldı. Talbot kağıt tabanlı bir sürece ve negatif-pozitif bir sürece ilk uygulayan, böylece günümüze kadar elektronik olmayan fotoğrafçılığa egemen olan çeşitli gelişmiş negatif-pozitif süreçlere öncülük etti.

Kalotip” veya “talbotip”, gelişmekte olan bir yöntemdi, Talbot, gümüş iyodür kullanarak önceki fotojenik çekme sürecini geliştirdi. Bu sayede, parlak güneş ışığındaki nesneler için kamerada gereken pozlama süresini yalnızca bir veya iki dakikaya indi. Yarı saydam kalotip negatif, basit temaslı baskı ile istenildiği kadar çok sayıda pozitif baskı üretilmesini mümkün kılarken, yapılan baskılarda kağıdın dokusu ve lifleri, keskin ve net olan dagerotip kıyasla biraz daha grenli veya bulanık bir görüntüye yol açıyordu.

Boğulmuş bir adamın portresi

Bu tarihlerdeki süreçlerden bahsederken Hippolyte Bayard’ tan bahsetmeden geçmek olmaz. Bayard,

1839’da kendi fotoğraf sürecini icat etti ve dünyanın ilk halka açık sergisini sundu. Ayrıca diğerlerinden daha önce fotoğrafı icat ettiğini iddia ediyordu. Daguerre’nin tekniği gibi “doğrudan pozitif” sürecini kullanıyor, Talbot’unki gibi kağıt üzerine fotoğraf çekiyordu. Her fotoğraf için otuz dakikalık bir pozlama yapması gerekiyordu. Fransız Bilimler Akademisinde sürecinin ilanını ertelemesi için Daguerre’nin arkadaşı Arago tarafından ikna edilmişti ve1840’ta ekipman alabilmek için sürecinin detaylarını para karşılığında Fransız bilimler akademisine vermişti. Adaletsizliğe maruz kaldığını hisseden Ballard,

Boğulan Bir Adam Olarak Otoportre adını verdiği ilk sahneleme fotoğrafını üretti ve arkasına şunları yazdı:

“Burada gördüğünüz ceset, size gösterilen sürecin mucidi Bay Bayard’a ait. Bildiğim kadarıyla bu yorulmak bilmez deneyci, keşfi ile yaklaşık üç yıldır meşgul. Akademi, Kral ve resimlerini gören herkes, şu anda sizin gibi kusurlu olduğunu düşünmesine rağmen, şu anda yaptığınız gibi onlara hayran kaldılar. Bu ona çok şeref kazandırdı ama tek bir kuruş getirmedi. Bay Daguerre için çok cömert olan hükümet, Bay Bayard için hiçbir şey yapamayacağını söyledi ve zavallı adamcağız kendini boğdu. Ah insan kararsızlığı ! Uzun süre sanatçılar, gazeteciler ve bilim adamları onunla ilgilendiler. Birkaç gündür morgdaydı ve kimse onu tanımadı ve sormadı. Bayanlar ve baylar, koku alma duyunuzu rahatsız edeceğinden endişelenseniz iyi olur, çünkü gözlemleyebileceğiniz gibi, beyefendinin yüzü ve elleri bozulmaya başladı”

Bayard’ın imajı için; sahte bir fotoğrafın bilinen ilk örneği, ilk fotografik pratik şaka ve bir fotoğrafın ilk kez propaganda / protesto olarak kullanılması da diyebiliriz. Üretilen bu fotoğraf, fotoğrafçılığın 1839’daki resmi “başlangıç” tarihi olarak kabul edilebilecek tarihten sadece bir yıl sonra alınmıştır.

Mercekler

Kimya ile ilgili bu gelişmelere paralel olarak kullanılan objektifler de gelişti. Daha önce Niépce’ye lensler sağlayan Charles Chevalier, 1841’de görüntüleme için yarım boyutlu bir plaka kullanan çift kutu bir kamera yarattı. Chevalier’in kamerası daha hızlı bir lense sahipti, pozlama sürelerini 3 dakikaya indirdi. Aynı yıl Fransız Marc Antoine Gaudin tarafından ‘f’ değişkenleri sağlayan farklı bir tasarım yaratıldı. Bu tasarımda, kameraya farklı miktarlarda ışık girmesini sağlayan lensin önünde üç farklı boyutta delik bulunan metal bir disk vardı.

Aynı dönemde Almanya’da, Peter Friedrich Voigtländer, Joseph Petzval tarafından tasarlanan bir mercek kullanarak yaklaşık 3 inç çapında dairesel resimler üreten konik şekilli tamamen metal bir kamera tasarladı. Portre için özel olarak yapılan ilk model olan tasarım ,f / 3.5 Petzval mercek ile  dönemin diğer tüm merceklerinden yaklaşık 30 kat daha hızlıydı, ta ki  Carl Zeiss 1889’da anastigmat lensi piyasaya sürene kadar..

Dagerotip Amerika’da tanıtıldığı 1850 -1860 yılları içinde, üç genel kamera türü popüler olarak kullanılıyordu: ‘Amerikan veya oluklu kutu kamera’, ‘Robert’s tipi veya Boston kutusu’ ve ‘Lewis tipi kamera’

Dagerotip keşfinin ilk on yılında keskinliği sayesinde stüdyolarda kullanılan yöntem olmuştu. Bununla birlikte kalotipler ve onlardan yapılan baskılar, İngiltere ve Avrupa kıtasında -Fransa hariç-, estetiği ödüllendiren ve farklılaştırmak isteyen amatör kalotistler arasında popüler kaldı.

Bu geliştirilmiş kalotip sürecinin estetik açıdan tatmin edici ilk kullanımı, İskoç ressam David Octavius ​​Hill ve ortağı Edinburgh’lu fotoğrafçı Robert Adamson’un çalışmasıydı. Adamson’un stüdyosu, “Rock House“, Edinburgh’daki Calton Hill’de fotoğraf deneylerinin merkezi oldu.1843’te Hill, İskoçya Özgür Kilisesi’ni oluşturan bakanların bir grup portresini çizmeye karar verdi. Talbot’un sürecini bilen Sir David Brewster, Hill’e bu yeni tekniği kullanmasını önerdi. Hill daha sonra Adamson’dan da yardım alarak sadece kilise toplantısının üyelerini değil, aynı zamanda yaşamın her kesiminden insanların da dahil olmak üzere yüzlerce fotoğraf çektiler. Tablo 23 Mayıs 1843’te mecliste bulunan 1500 kadar kişiden 457 kişiyi göstermektedir.

1839’da, John Herschel ilk cam negatifi yapmış, fotoğraf terimini icat etmişti. Fotoğrafa negatif ve pozitif terimleri uygulayan da ilk kişi oldu. Ardından Slovak (Janez Puhar) Johann Augustin Pucher,1841’de cam plakalarda fotoğraf yapmak için bir yöntem icat etti; 15 saniyede pozitif görüntü    -portre-  üretilme olasılığı gerçekleşti. Pucher, 17 Haziran 1852’de -biraz geç olmasına rağmen-, onur üyesi unvanını ve Fransız “Académie nationale agricole, manufactureriere et commerciale” den bir “Inventeur de la photographie sur verre” (Cam üzerine fotoğrafın mucidi) diploması aldı. Pucher’ın Slovak ulusal kimliğine ve fotoğraf biliminin gelişimine katkısını kabul eden Slovakya, 2014’ü “Pucher Yılı” ilan etmiştir.

1847’de Nicephore Niépce’nin kuzeni, kimyager Niépce St. Victor, albümin emülsiyonlu cam plakalar yapılabilecek bir buluşu yayınladı; Philadelphia’nın Langenheim kardeşleri ve Boston’dan John Whipple ve William Breed Jones da 1840’ların ortalarında camın üzerinde çalışılabilir negatif yöntemler icat ettiler.

1851’de Frederick Scott Archer (collodion) kolodyon* yöntemini icat etti.

 “Alice Harikalar Diyarında” çocuk kurgu romanı gibi kitapların yazarı ve matematikçi, fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson (kalem adı Lewis Carroll) bu süreci kullandı. “Bir Fotoğrafçının Dışarıdaki günü” hikayesinde bu yönteme “Tablotype” adını vermişti. 1854’ün başlarında, gazeteci, bohem, solcu ajitatör, oyun yazarı, karikatürist ve havacı namıdiğer Nadar olarak tanınan Gaspard-Félix Tournachon , bir bankacı arkadaşının desteği ile fotoğrafçılık işine girmeye karar verdi. 1858’de balondan ilk hava fotoğraflarını da çeken ilk kişi oldu. Bu yöntem ile dönemin önemli siyasi isimlerini ve ressamlarının fotoğraflarını çekti.

* “kolodyon ıslak plaka işlemi” ile eşanlamlı olan kolodyon işlemi, fotografik materyalin yaklaşık on beş dakika içinde kaplanmasını, duyarlı hale getirilmesini, açığa çıkarılmasını ve geliştirilmesini ifade eder. Bunu için sahada kullanılmak üzere taşınabilir bir karanlık oda gerektirir.

Fotoğrafçılar lensin içinden geçen ışığı sınırlamak istediler. Artan duyarlılık ıslak kolodiyon süreci 1851’de geliştirildiğinde, pozlama süreleri önemli ölçüde kısaltıldı ve ayarlanabilir duraklar pratik hale geldi. Seçilebilir ilk duraklar, John Waterhouse’un adını taşıyan 1858 Waterhouse duraklarıydı. Bunlar, lens yapısının yan tarafındaki bir yuvadan monte edilmiş, boyutlandırılmış deliklere sahip pirinç aksesuar plakalarıydı.

1880 civarında, fotoğrafçılar açıklık boyutunun alan derinliğini etkilediğini fark edince diyafram kontrolü daha fazla önem kazandı ve ayarlanabilir duraklar standart bir lens özelliği haline geldi. İris diyaframı, 1880’lerde ayarlanabilir bir lens durdurucu olarak kullanıldı ve 1900’lerde standart haline geldi. İris diyaframı, on dokuzuncu yüzyılın başlarında “camera obscura”larda yaygındı ve Niépce, deneysel kameralarından en az birinde bir tane kullanmıştı bile..

1839’da daguerreotype ile başlayan fotoğrafik süreç, fotoğraf emülsiyonu ile kaplanmış ince cam plakalar ile devam ederken,1884’te ilk esnek fotoğraf rulosu George Eastman tarafından satıldı. Bu film kağıt tabanlı bir kaplamaydı. Eastman bu rulo filmi kullanmak için ilk kamera olan “Kodak” kamerayı geliştirdi. Popüler hale gelen ürünün reklam sloganını ise “Siz düğmeye basın, gerisini biz hallederiz” idi.

Eastman ‘ın “Kodak” adını verdiği bu kamera ilk kez 1888’de satışa sunuldu. Sabit odaklı lensli ve tek deklanşör hızına sahip çok basit bir kutu fotoğraf makinesiydi ve düşük fiyatıyla tüketiciyi cezbediyordu. Kodak kullanıcıya, içinde 100 poz için yeterli filmle yüklenmiş olarak sunuldu. Rulo bittiğinde ise işlenmesi ve yeniden yüklenmesi için fabrikaya geri gönderilmesi gerekiyordu.1900’lerin sonuna doğru kutu ve katlanır kameralar olmak üzere birçok model geliştirdi. Fotoğraf filmi kullanımı sayesinde Eastman, 1900’de basit ve ucuz bir kutu kamera olan “Brownie” ile kameranın, pahalı bir hobiden pratik bir ticari araca dönüşmesini sağladı. Brownie çok popülerdi ve farklı modelleri 1960’lı yıllara kadar satılmaya devam etti.

“Kelebek” anlamına gelen le Papillon, tekli plaka tutucularındaki cam plakalarda 45mm x 107mm stereoskopik görüntüler oluşturan küçük bir Fransız kameraydı

No. 00 Cartridge Premo, Eastman Kodak’ın o zamana kadarki en küçük kutu fotoğraf makinesiydi, sadece 2,5 inç uzunluğundadır! Menisküs lensli basit bir döner deklanşöre sahiptir ve refleks vizörü yoktur. No. 00 Cartridge Premo’da No.35 rulo film kullanılmıştır. 1905 ile 1913 yılları arasında önemli sayıda üretici 35 mm film kullanmaya başladı. 1913 yılında Leica üreticisi olan Leitz’de çalışan araştırma ve geliştirme sorumlusu Oskar Barnack, yeni geliştirdiği kompakt camera için 35 mm sinema filmi kullanmaya karar verdi. Fakat I.Dünya Savaşı yüzünden bu geliştirme süreci, 1923-24 yıllarına kadar uzadı. Ve 1925’te Leipzig Bahar Fuarı’nda tanıtılan Leica I olumlu geri dönüşler alınca 35 mm nin konumu sağlamlaşmış oldu.

Yıllardır çift lensli kameralar olmasına karşın yaygınlaşmamıştı. İlk pratik çift lensli kamera 1928’de Franke & Heidecke Rolleiflex orta format TLR idi ve popüler olmak için yeterince kompaktı. 1933’te Ihagee Exakta, 127 rulo film kullanan kompakt bir SLR tasarımını piyasaya sürdü. İlk gerçek 35 mm SLR tasarımı Sovyet Sport fotoğraf makinesiydi.

1934 yılına gelindiğinde daha ucuz bir model olarak 35 mm fotoğraf makinesi Kodak retina I piyasaya çıktı. Nispeten ucuz olsa da, çoğu insan hala rulo film formatını tercih ediyordu. 1936’da ucuz Argus A ve 1939’da Argus C piyasaya sürüldü ve 1966 yılına gelindiğinde 35 mm film tüm piyasaya hakim olacaktı.

1947’ye kadar tüm SLR fotoğraf makineleri bel seviyesinde odaklanma ekranları ile dizayn edilmişti. 1947’de Macar Duflex ve 1949’da Leipzig fuarında tanıtılan Contax S (Carl Zeiss İkon) ilk penta prizmaya sahip ilk SLR fotoğraf makineleri oldular.

Bu dönemde Uzak doğuda ki gelişmeler..

1919 ‘da gözlük camı üretmek için kurulan “Asahi Kogaku Goshi Kaisha” (1938’de Asahi Optical adını alacaktı) II dünya savaşına kadar kamera, dürbün ve sinema lensleri de üretmişti. Firma 1952’de ilk japon SLR makine Asahiflex makineyi piyasaya sürdü. Asahi Optical 1957’de Doğu Alman “Pentax” ı (“pentaprism” ve “Contax” dan) satın aldı.

Kore savaşı bölgeye gazeteci ve fotoğrafçı akını başlatmıştı ve onlar Nikon ve canon gibi şirketlerin lenslerinden, bölgedeki bazı üreticilerin kameralarından etkilenmişlerdi. Bu etkiyi daha sonra Leica ve Contax kameralarında da görüyoruz. Amerikalı foto muhabiri David Douglas Duncan Kore savaşı sırasında Tokyo’daydı ve Nikon’u popüler hale getiren foto Muhabirlerinden biriydi. “Nikkor”  Nikko aile şirketinin bir markasıydı ve daha sonra “Nikon” adını alacaktı. Firmanın adı “güneş ışığı” anlamına gelen bir japon kasabasının adıdır. Nikon olarak değiştirilen marka ismi Zeiss ikon markasıyla benzerliği nedeni ile Almanya’da ticari marka olarak uzun süre “Nikkor” olarak kaldı.

Yine bir Japon firması “Precision Optical Industry Co. Ltd.” 1934’te 35 mm kamera olan “Kwanon” u üretti. İlk yıllarda optik cam için tesisi olmayan firma Leica’nın bir kopyası gibi olan Kwanon’un (Canon) merceklerini “Nikkor” dan temin etmekteydi. 1940 yılına gelindiğinde Canon ilk X-ray kamera ve 1958 yılında ilk zoom mercekli film kamerasını tanıtıyor olacaktı.

1960’lara gelindiğinde SLR kamera birçok üst düzey kamera formatı için tercih edilen tasarım haline gelmiş, yirmiye yakın markanın kullandığı bir format olmuştu.

 “Camera Obscura” günümüzde, teknoloji harikası farklı model ve teknik özellikler ile hayatımızı fotoğraf makinesi olarak etkilemeye devam ediyor. Kısaca değinmeye ve sizlerle fotoğraf makinesinin günümüze geliş hikayesini mümkün olduğunca kısa bir özet olarak sunmaya çalıştığım bu yazı dizisini  Walter Benjamin’in bir paragrafı ile sonlandırıyorum.

[On dokuzuncu] Yüzyıl ortasında kibritin icadıyla, ani bir el hareketinin bir dizi süreci tetiklemesi şek- linde ortak bir unsura sahip bir dizi yenilik meydana gelir. Bu gelişme pek çok alanda gerçekleşir;  somut örnekleri içinde, eski telefon modellerinin manyetolarını sürekli çevirme işinin yerini ahizenin kaldırılması hareketinin alması vardır.  Bir şalteri indirip kaldırma, jeton atma, düğmeye basma vb.  sayısız el hareketi arasında en büyük sonuçlara yol açanı, fotoğrafçının deklanşöre basmasıdır.  Parmağın bir dokunuşu bir olayı sonsuza kadar sabitlemeye yeterli olmuş, fotoğraf makinesi tabiri caizse ana kendi bitişinin sarsıntısını yaşatmıştır.*

Walter Benjamin: Selected Writings, 4: 1938–1940
Walter Benjamin
Edited by Howard Eiland
Michael W. Jennings

Kaynaklar :

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir