Fotoğraf Zihinsel şey

Cartier-Bresson ‘un görüntü kavrayışını anlayabilmek için “Herrigel’in okçuluk deneyimini, onun fotoğraf yaklaşımına paralel okumayı denedim”

A. Tufan Palalı..

A.Tufan Palalı , Roland Barthes’ın ‘Camera Lucida’ kitabının ‘Kış Bahçesinden Fotoğrafa’ isimli incelemesinden yaklaşık bir yıl sonra yayınladığı kitabı ‘Fotoğraf Zihinsel Şey’ de, bizlere yedi bölümde ‘fotografik görü’ ye ulaşmayı anlatıyor.

1924-29 yılları arasında Japonya’da yaşamış olan Alman Profesör Herrigel’in okçuluk deneyimi ile ilgili yazdığı 20 sayfalık metin Cartier-Bresson’u derinden etkiler. Zen öğretilerinden örnekler vererek yaptığı konuşmalarda da bu etki fark edilir. John Berger ile yaptığı bir sohbette Zen Budistlerin okçulukla ilgili bir risalesinden bahsederek nişancı gibi fotoğrafçılıkta da ‘hedef ve hedefe odaklanmak’ tan bahseder.

A. Tufan Palalı’nın ‘Fotoğraf Zihinsel Şey’ kitabının sayfalarında dolaşırken, Uzak doğuya göre batıda da felsefe, bilim ve sanatta içe bakış ve aydınlanma aracı olarak benimsenen Zen etkilerinin azımsanmayacak kadar çok olduğunu görebiliyoruz. Kitabın sayfaları arasında rastlayacağınız; Zen’i kavramanın temel ilkelerinden, kalbe ulaşmanın yollarını ortaya koyan Zen’e atfedilmiş eserlerde yer alan ifadelerden örnekler sizi sarsabilir!..

“Aydınlanmadan önce; nehirler nehirdir, dağlar da dağ. Aydınlanırken; nehirler artık nehir değil, dağlar da dağ değildir. Aydınlanınca; nehirler yeniden nehir olur, dağlar da dağ olur. Uyanışa eriştiğinizde, ise nehirler dağ olur, dağlar da nehir”

Olan biteni kavramanın gereği olan, ‘görü’; Cartier Bresson’a göre beyin, göz ve kalbin aynı olaya odaklanmasıdır. Görü ile bilince gelen ayırt etme yetisinin en yüksek keskinliğe ulaştığı seviye ise sezgiyle öze bakış olan Satori’dir. Satori sürekliliği için ise çalkantıya değil sükunete ihtiyaç vardır.

‘Cosa mentale’

‘Fotoğraf çekmek görmüş olmaktır’ Bresson’un sık sık dile getirdiği bu anlayışı ile bu ifade fenomenlerin alımlanması ve zihne yerleştirilmesidir. Fotoğrafların makine olmadan da çekilebileceğini söyler Bresson. Her şeyi ele veren ifadeyi saniyenin yüzde biri kadar sürede görme anının verdiği hazzı cinsel doyuma benzetir. Georges Braque’ın ona armağan ettiği kitap (Okçuluk Sanatında Zen) sayesinde bu düşüncelerini felsefi bir temele dayandırarak, onu yaşam biçimine dönüştürür. Önemli olan bakmak, görmek ve vurma anının yoğunluğu derinliğidir.

Çekim esnasındaki düşünme haline, bilincin saydamlığını bulandırdığı ve fotoğraflanmakta olanın özerkliğini ihlal ettiği gözüyle bakılır ve “Düşünme işi önce ve sonra yapılmalıdır, asla fotoğraf çekerken değil” der, Bresson. Fotoğraf çekmek birinin, uçup giden gerçeklik karşısında bütün yetilerini birleştirerek nefesini tutmasıdır. Dış tahriklere maruz kalmadan kendi içinde kalış bu tahrikleri bertaraf edip temiz bir bilince ulaşmak, doğru soluk ve dinginlikle bakmayı öğrenmekle mümkün olur.

Fotoğraf makinesini ‘anın efendisi’ olarak niteleyen Bresson, John Berger ile yaptığı bir konuşmada sonuca bağlayan anı Einstein’dan bir alıntı ile ifade ediyor: “Canlı olan her şeyle öyle bir dayanışma duygusu içindeyim ki, birey nerede başlamış nerede son bulmuş artık önemli değil benim için..”

Zen üstatlarından John Berger’e, Broch’tan Mevlana’ya kadar birçok alıntı ile zen yaklaşımlarına bolca rastlayacağınız bu ‘okuma’nın sayfaları arasına ustalıkla gizlenmiş olan ‘Duyusal Alımlamadan, Dolaysız Kavrayışa Doğru’ şeması ise, sezme ve görme ilişkisinin bir anahtarı olarak karşımıza çıkıyor. Kitaptan alıntıları okuduğunuz bu satırların size kitap hakkında ipuçları verdiğini umuyorum.

Kaynaklar :

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir